top of page
Engin Sezgin

KIRMIZI TURİZM





Ve daha da kötüsü uzun bir süre daha ulaşılamayacak. Ulaşılamayacak çünkü gittiler. Gittiler derken kelimenin tam anlamıyla söylüyorum, gittiler. Ve üzgünüm ama bu sefer geri dönmeyecek şekilde gittiler. Temelli yani.


Büyük bir kısmı pandemiyle birlikte sektörü terk etti. Her zaman olduğu gibi yaşadığı hiçbir deneyimden çalışanları açısından ders almayan Turizm sektörü pandeminin de acısını Rus Uçak krizi vb. krizlerde olduğu gibi yine çalışanlarından çıkardı ve ilk iş olarak çalışanlarını Kısa Çalışma ya da Ücretsiz izne gönderdi. Yaşanan her krizde kendisini kapının önünde bulan ya da en azından tek başına bırakılmış hisseden sektör çalışanları da bu sefer geri dönmemek üzere gittiler. Emin olun uzun bir sürede gelmeyecekler.


Sektörde çalışan her yönetici çalıştığı bölgeden bağımsız şu an personel bulma derdine düşmüş vaziyette. Bir şekilde iletişime geçtiğimiz her otel ya da yönetici bizden kalifiye personel bulmamızı istiyor. Ama yok kardeşim. Olsa dükkan senin. Bir dönem vardı ama el birliğiyle hepsini kaçırdık. Kalanların da eli kulağında. Aslında olur olur ama önce hepimizin şapkayı önüne alıp düşünmesi ve gereğini yapması gerekiyor.


Mesela;


Önce ne istediğine ve neyi amaçladığına karar vermelisin. Sonra seni bugünkü duruma getiren yöneticiler acaba hayalindeki yere götürebilecek mi onu analiz etmelisin. “Daha iyisi yok” cılız yaklaşımından ziyade genç, vizyoner, zeki, çağdaş ve daha da önemlisi dünyanın ve sektörün nereye gittiğini anlamış yöneticilere fırsat tanımalısın. Yok sen inatla “ama misafirler mutlu, bütçeyi tutturuyor, beni kazıklamıyor” gibi kendini ikna etmeye çalıştığın cümlelerinle boğuşmaya devam edip, altında yönetici ve çalışan barındıramayan, hizmet sektörünün temelinin insan yani çalışan olduğunu anlamayan, “ama adam işinde çok iyi” diyerek çalışanlarını ya da müşterilerini döven ya da dövmeye yeltenen yöneticilerle çalışmaya devam edersen daha gözün kapıda çok beklersin.


Mecburiyetten arttırmak zorunda kaldığın asgari ücreti, sanki sen olağanüstü zam yapmışsın ve bu işin mağduru senmişsin gibi lanse etmeye kalkarsan, “aldığım maaşı nasıl olsa başka bir sektörde de çalışarak alırım hiç olmazsa fazla mesai yapmam, yaparsam da karşılığı ödenir” diyerek sektör değiştiren çalışanları kapıda daha çok beklersin.


Bütçem şaşmasın diye oryantasyon eğitimi bile vermeden sezonun başladığı gün işe başlattığın çalışanları daha da çok ararsın.


Her krizde önce, zaten olmayan eğitim bütçesini kısıp hatta tümden kaldırırsan eğitimli personel bulamıyorum diye daha çok ağlarsın.


Tüm kariyeri boyunca hep aynı adamlarla çalışmayı alışkanlık haline getirmiş ve kendi adamları dışında kimseyle çalışmayı öğrenmediği için aslında liderlik yapamayan yöneticiler yüzünden kaybettiğin çalışanları geri gelsinler diye de daha çok beklersin.


Müdür Yardımcısı olarak çalıştırdığın birini kendi Müdürünün üstüne Direktör olarak getirirsen baya bir beklersin.


Lobide bozuk para büyüklüğünde bir leke gördüğünde “bunu nasıl kimse görmez” diye ortalığı ayağa kaldırıp, personel lojmanların küf, pas, su, çamur, pislik içinde olduğu için kaybettiğin personel için daha çok ağıt yakarsın.


Hiçbir zaman inanmadığım “biz bir aileyiz, sen bizim evladımızsın” yapay söylemini bir tarafa bırakıp, güvenilir, adil, modern ve sürdürülebilir bir çalışan politikası ve kültürü inşa edemezsen daha çok “personel bulamıyorum” diye bağırırsın.


Kültür oluşturmayı senede iki tane eğitim almak zannedersen hala beklemeye devam edersin.


Biz dijital dönüşüyoruz deyip sadece Bilgi İşlem Yöneticisini ve Müdürlerin cep telefonlarını değiştirirsen hala beklersin.


40 yıldır hayatında hiçbir şeyi değiştirmemiş olan “Müşteri değil Misafir diyeceksiniz” diretmesine devam ederseniz de daha çok beklersin.


Sadece yukarıda yazdıklarımı doğru kabul edip buna göre davransanız da daha çok bekleyeceksiniz.


“Bacasız sanayi” olarak gördüğünüz sektörü “bacalarını tüttürmek zorunda olan çalışanlar” olarak görmediğiniz taktirde de beklemeye devam edeceksiniz.


Yaptıkları işin sadece bordro işlemleri ve personel bulma olduğunu zannettiğiniz İnsan Kaynakları ve Eğitim Yöneticilerinizi personel bulamıyorlar diye suçlayacağınıza, personelin kendi ayağı ile kapıda kuyruk olduğu iki önemli unsura önem vermediğiniz taktirde (Çalışacağı yönetici ve işveren markası) baya bekleyeceksiniz.


Hazır yönetici demişken, oldukları pozisyonu kesinlikle hak etmeyen yöneticilerle çalışıp, yönetici ve liderlik eğitimlerine neden bu kadar para harcamamıza rağmen işe yaramıyor diye kendi kendinizi yıpratmaya devam etseniz bile yine personel bulamayacaksınız.


Patronlar, üst yönetim, yönetim kademesindeki tüm yöneticiler, çalışanlar ve bizim gibi eğitim ya da danışmanlık şirketleri, toplum kuruluşları ve ilgili olan her bir birey ya da kurum bir araya gelerek bir şey yapmazsa beş yıla kalmadan sektör çok büyük personel sıkıntısı yaşayacak. Bugün asgari ücretle çalıştırdığınız çalışanları beş yıl sonra iki katına zor buluyor olacaksınız. Hem de eğitimli ve deneyimli olmayanlarından.


Bir dönem sarı turizm diye paylaşmıştım. Şimdi kırmızı turizm. Umarım günün birinde siyah turizm diye paylaşmam.


Şunu dediğinizi duyar gibiyim. “Ama tüm oteller böyle yapıyor.”


Yapmıyor kardeşim.


Bir iki isim veririm ama reklam olur ve yanlış anlaşılır diye vermeyi doğru bulmuyorum. Nasıl olsa onlara da bir bahane bulursunuz. Mesela birini söylediğimde her defasında “ya orası şehir oteli” bahanesinin arkasına saklandığınız gibi.


Bahaneye devam.


“Müşteri mi, misafir mi diyelim” diye kafa patlatacağınıza çalışanlarımız diye kafa patlatmaya başladığımız gün sektörün miladı olacak.


Yapan yapıyor.


Yapanında da yer aldım yapmayanında da. Yaptığımız da oldu yapamadığımız da.


Elbirliği ile bu hale getirdik elbirliği ile toparlamalıyız.


Ama biliyorum ki birisi yaparsa isteyen herkes yapabilir.


Yeter ki istensin.





Son Yazılar

Hepsini Gör

1 bình luận


bilgegulcu
bilgegulcu
27 thg 6, 2022

🙏🏻

Thích
bottom of page